
Toz Bulutunun Altında Kalan Güzelliğimiz: Antakya
Levent AŞKAR – Hatay Yeni Haber Gazetesi İmtiyaz Sahibi / Yazı İşleri Müdürü
Bugün Antakya’da hafif bir yağmur yağdı…
Toprağın kokusu havaya karıştı, gökyüzünde bir gökkuşağı belirdi.
Bir an için içim umutla doldu. “Demek ki doğa hâlâ nefes alabiliyor” dedim.

Ama o güzel manzara fazla sürmedi.
Gökkuşağı silindi, yerine tepelerden bakıldığında tüm Antakya’yı kaplayan bir toz bulutu çıktı.
Defne’den merkeze kadar uzanan bu gri örtü, sanki sadece şehrin değil, hepimizin üzerine çökmüş gibiydi.

Bir zamanlar sabahları narenciye kokusuyla uyanan, akşamları rüzgârla serinleyen güzel Antakya’mız…
Şimdi gürültü, toz, duman içinde nefes alamaz halde.
Her yerde dev vinçler, yolları dolduran ağır kamyonlar…
Bir zamanlar insan seslerinin yankılandığı sokaklarda şimdi sadece motor gürültüsü var.
Ne kuşların sesi geliyor, ne çocukların neşesi…
Antakya, yorgun bir şehir gibi sessizce içine kapanmış.
Bazen tepelerden şehre baktığımda, o pusun içinde kaybolan Antakya siluetine bakarken yüreğim sızlıyor.

Bu şehir bizim kimliğimizdi, geçmişimizdi, geleceğimizdi.
Şimdi ise gözümüzün önünde yavaş yavaş eriyor.
Evet, yeniden yapılacak, yeniden doğacak diyoruz.
Ama ne pahasına?
Bir şehir sadece binalardan mı ibaret?
Ya o sokakların ruhu? O taşlara sinmiş tarih, o insan sıcaklığı…
Bunlar nereye gidiyor?
Antakya’nın üzerindeki bu toz sadece toprağın değil, ihmallerin, plansızlığın, hoyratlığın tozu.
Ve ben, bu toz bulutunun içinde kaybolan her eski hatırayla biraz daha üzülüyorum.
Antakya yeniden ayağa kalkmalı, evet…
Ama bunu kalpsiz makinelerle değil, insan eliyle, vicdanla, sevgiyle yapmalıyız.
Yoksa bir gün bu toz bulutu dağılır ama geride eski Antakya’dan hiçbir iz kalmaz.
Yazık…
Ne hale geldi güzel Antakya…
Oysa bir gökkuşağının altına sığacak kadar güzeldi bu şehir.
