Tarihe Kepçe Vurmak! « Hatay Yeni Haber Gazetesi

18 Aralık 2025 - 09:47

Tarihe Kepçe Vurmak!

KÖŞE YAZISİ
Levent AŞKAR yazdı…

reklam
Tarihe Kepçe Vurmak!
Son Güncelleme :

25 Eylül 2025 - 10:26

680 views

Tarihe Kepçe Vurmak!

Levent AŞKAR

Antakya’yı Antakya yapan nedir? Asi’nin kıyısında asırlardır ayakta duran taş evleri, dar sokakları, ahşap cumbaları, geçmişin nefesini bugüne taşıyan tarihi dokusu… Peki, bugün ne yapıyoruz? Deprem enkazının üzerine, bir de kendi ellerimizle, kepçelerle vuruyoruz.

Üç yıl oldu. Depremden kurtarabildiğimiz her taş, her kapı tokmağı, her ahşap kiriş, aslında bu kentin hafızasıydı. Ama biz, hafızamızı “düzenleme” adı altında gece yarısı operasyonlarıyla yok ediyoruz. Barudi Cafe, Kavinn Otel, Shaut Otel… Birer birer tarihten silindi. Asi’nin kenarında ayakta kalabilen son evler de artık yok.

Bu hangi aklın ürünü?

Tarihi eser restorasyonu, TOKİ hızında olmaz. Bu iş sabır ister, emek ister, iğne oyası gibi incelik ister. Uzmanlar yıllardır anlatıyor: “Taş taş işlenir, aynı malzeme yerinde korunur, süreç ağır ama kalıcıdır.” Peki biz ne yapıyoruz? Kepçeyi vurup geçiyoruz. Bu mudur mirasa sahip çıkmak? Bu mudur ecdada saygı?

Yerel yöneticilere soruyorum!

Valisi, belediye başkanı, milletvekili… Siz bu şehrin yöneticileri değil misiniz? Antakya’nın kimliğini korumak sizin boynunuzun borcu değil mi? Tarihi evler yıkılırken neredeydiniz? Her seçim döneminde Antakya’nın tarihini dilden düşürmeyenler, iş icraata gelince neden sus pus oluyor?

Kurtuluş ve Saray Caddesi’nin hikâyesi

Kurtuluş Caddesi’ndeki restore edilen cepheler umut verici. Tarihi eser restorasyonu, TOKİ kadar uzanan her karşılıklı sokak cepheleri restore edilince bile burası eski canlı hâline dönmeyecek; çünkü Saray Caddesi’nde enkazın gölgesi hâlâ siluetini belirliyor. Yerel yönetim, Osmanlı taş işçiliğini, ahşap pencere çerçevelerini, süslü kapı tokmaklarını göz ardı etse; ararken ancak betonarme TOKİ görüntüsüyle bir cadde kalır elimizde. Oysa Kurtuluş’ta yapılan cephe iyileştirme çalışmaları, özgün materyallerin kullanılması, yerellik ve tarihi kimlik gözetilerek yapılırsa — işte o zaman Antakya gerçekten ayağa kalkar.

Kültürel Belleğin ve Kimliğin Yok Edilmesine Tepki

Kültür mirası savunucuları, yıkım çalışmalarının sadece yapıları değil, Antakya’nın binlerce yıllık kültürel kimliğini de tehdit ettiğini vurguluyor. Kültür mirası konusunda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları da yapılan yıkımlara sert tepki gösterdi.

“Depremden ağır yara almış kentimizin tarihi belleğini korumak için olağanüstü bir çaba göstermemiz gerekirken, tam tersine kepçelerle yıkım yapılıyor. Bu, sadece taş binaları değil; hafızamızı, kimliğimizi, köklerimizi ve kültürümüzü yok etmek anlamına geliyor. Yetkililere sesleniyoruz: Daha fazla geç olmadan bu yanlış uygulamayı durdurun.”

Kamuoyu haklı olarak öfkeli

Halk tepki gösteriyor. Sosyal medyada “Antakya kimliğini kaybediyor” diyorlar, “Geçmişimiz geleceğimizdir” diyorlar. Haklılar! Çünkü bugün kepçeyle yok ettiğimiz bir evin yerine, yarın ne yaparsak yapalım, o ruhu geri getiremeyeceğiz.

Hafızasız şehir, kimliksiz şehirdir

Bu yanlış uygulamalara derhal son verilmelidir. Tarihi dokuyu yok ederek yeni bir şehir inşa edemezsiniz. Taş duvarlarıyla, ahşap işçiliğiyle, cumbalarıyla yaşayan Antakya’nın belleği, sizin “mıntıka temizliği” anlayışınıza kurban edilemez.

Çözüm Nerede?

Eleştirmek kolay, peki çözüm ne? İşte yapılması gerekenler:

Acilen bütçe ayrılmalı. Tarihi dokunun restorasyonu için özel kaynak oluşturulmalı.

Uluslararası fonlar devreye sokulmalı. UNESCO, Avrupa Birliği ve kültürel mirası koruma amacıyla faaliyet yürüten vakıflardan destek alınmalı.

STK’lar ve uzmanlar sürece dahil edilmeli. Restoratörler, mimarlar, kültür insanları, sivil toplum temsilcileri sürecin bir parçası haline getirilmeli.

Yerel halk sürece katılmalı. Antakyalıların söz hakkı elinden alınmamalıdır.

Buradan açık çağrı yapıyorum:
Yetkililer, elinizi tarihin üzerinden çekin! Daha fazla yapı yok olmadan bu vahşi yıkımları durdurun.

Çünkü biz biliriz ki, hafızasız şehir, kimliksiz şehirdir. Antakya’ya yapılacak en büyük kötülük de işte budur.

Unutmayın: Bir şehir önce taşlarını, sonra hatıralarını, en sonunda da ruhunu kaybeder. Antakya’yı ruhsuz bırakmaya kimsenin hakkı yok!

Ve bilin ki: Bugün susanlar, yarın Antakya’nın ruhunu yıkımdan kurtaramadıkları için tarih önünde hesap verecekler.

YORUM YAP

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.