Köşeden Değil, Halkın Gözünden Çekerim!
Levent AŞKAR
Defne Belediyesi Meclis Toplantısı’nda yaşadığım müdahaleler, basın özgürlüğünün nasıl kısıtlanmaya çalışıldığını bir kez daha gösterdi. Gazetecilik, köşeye sıkıştırılacak bir meslek değildir; bizler halkın gözü, kulağı ve vicdanıyız.
Meclis Başlamadan Müdahale
05 Eylül 2025 Cuma günü Defne Belediyesi Eylül Ayı Olağan Meclis Toplantısı’na gazeteci olarak katıldım. Amacım belliydi: Kamuoyunu bilgilendirmek, mecliste konuşulanları halka aktarmak. Yıllardır bu kentin belediye meclislerini takip eden bir gazeteci olarak işimi yapıyordum.
Fakat daha hazırlık aşamasında, hiç de hoş olmayan bir tabloyla karşılaştım. Canlı yayın için tripodumu kurarken, Özel Kalem Müdürü Nilüfer Açıkyol yanıma gelip “Burada yayın yapamazsınız, kapının köşesine geçin” diyerek talimat vermeye kalktı. Ben de mesleğimin gereğini hatırlatarak, “Ben basın mensubuyum, nereden ve nasıl çekim yapacağıma kendim karar veririm” dedim. Cevap hazırdı: “Başkan öyle istiyor.”
Bir basın mensubu, başkanın talimatıyla köşeye itilirse, halk gerçeği nereden öğrenecek?
Başkanın Sert Talimatı
Ardından Başkan Halil İbrahim Özgün, kürsüden bana işaret ederek aynı şeyi yaptı: Kapının köşesini gösterdi.
Bir gazetecinin görevine böylesine keyfi müdahale edilmesi kabul edilemez. Dahası, başkanın makamında olması gereken başkanlık sekreteri bile meclis salonunda üzerime gelerek aynı sözleri tekrarladı. Belediyede görevi haberciyi susturmak olan yeni bir “yetki alanı” mı açıldı, doğrusu anlamadım.
Ben yine de sakinliğimi korudum. Defne Belediye Başkanı Halil İbrahim Özgün’e, kimseyi rahatsız etmeden, meclisin işleyişini bozmadan çekim yapacağımı belirttim. Ancak karşılık, sert bir üslupla “Kapının köşesinden çek, içeride dolaşma” oldu. Başkanın parmağı kapıyı işaret ederken, ben de meclisin huzuru bozulmasın diye geri çekildim.
Peki, meclisin huzuru gazeteciyle mi bozulur, yoksa basını engelleyen tavırlarla mı?
Çifte Standart
Ama bitmedi. Belediye basın personeli bu kez üzerime geldi. Kameramın önüne geçip çekimimi engelledi, talimatlar vermeye kalktı. Rica etmeme rağmen aynı tavırlarını sürdürdü. İlginçtir, aynı personel salonun her köşesinden rahatça çekim yapmaya devam etti. Demek ki “yasak” sadece bana vardı.
Dahası, TKP’li Meclis Üyesi Salih Güler konuşurken Başkan Özgün’ün “Kamera getirip, kameranın önünde şov yapmayın” sözleriyle bana gönderme yapması, tarafsız gazeteciliğe vurulan en büyük darbedir. Çünkü orada kayıt alan tek basın mensubu bendim.
Bir belediye başkanı, eleştiriye açık değilse, halka nasıl hesap verecek?
Gazeteci Emir Almaz
Buradan açıkça söylüyorum:
Ben gazeteciyim! Hiçbir makamın, hiçbir kişinin, hiçbir partinin emrinde değilim. Bizler yalnızca halkın çıkarları için haber yaparız. Gazetecilik; parayla, talimatla, makam işaretiyle yönlendirilecek bir iş değildir.
Başkan Özgün, dün kullandığınız ifadeler ve takındığınız tavır, ne size ne de bulunduğunuz makama yakışmadı. Geçmişte farklı görevlerde bulunduğunuz dönemlerden beni tanıyorsunuz. Bugün ise beni “taraflı” olmakla itham etmeniz, aslında gazeteciliğe vurulmuş bir ithamdır.
Tarafsız gazetecilik suç mu oldu?
Satın Alınamaz Bir Meslek
Bir kez daha hatırlatıyorum: Satın alınabilen sosyal medya elemanları ya da “sipariş haber” yazan kişilerle gazetecileri karıştırmayın. Biz haberci değiliz, biz GAZETECİYİZ!
Ve gerçek gazetecileri hiçbir güç susturamaz, hiçbir makam satın alamaz.
Ben köşeden değil, halkın gözünden çekerim; çünkü gazetecilik halkın gözü, kulağı ve vicdanıdır.
Bugün gazeteciye kapı gösterilirse, yarın halka ne gösterilir?
