
Hakan Erkan KARATAŞ Yazdı
CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NDE “NÖBETÇİ FIRSATÇILAR” GELENEĞİ
Parti İçi İktidarın Gölgesinde Sessiz Pusucular
Cumhuriyet Halk Partisi’nde yıllardır süreklilik arz eden bir yapı dikkat çekiyor: Nöbetçi fırsatçılar.
Bu kişiler, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra partide kök salmış ve zamanla adeta bir gelenek hâline gelmiş bir anlayışı temsil ediyor. Her seçim döneminde, her kriz anında, her dönüm noktasında sessizce bekliyorlar. Zor zamanlarda destek veriyormuş gibi görünseler de esasen tek yaptıkları şey, fırsat kollamak.
Bu “nöbetçi fırsatçılar” yalnızca genel merkezde değil; milletvekilleri arasında, il ve ilçe örgütlerinde, belediye yönetimlerinde bile varlık gösteriyor. Kimisi eski yönetici, kimisi aktif ama sessiz bir aktör. Kriz anlarında sahneye çıkıyor, kameraların önüne geçiyorlar. Eleştiriden uzak duruyorlar ama üstü kapalı bir “Biz demiştik” tavrıyla gündeme geliyorlar.
Dikkatli bakarsanız bu isimler gizli değil. Sessizler, ama iz bırakıyorlar. Görünmezler, ama gölge gibi hep oradalar. Parti büyürken değil, zorlanırken belirginleşiyorlar. Bazen tek bir fotoğrafla, bazen kısa bir açıklamayla kendilerini hatırlatıyorlar. Amaç hep aynı: Emek vermeden sahiplenmek.
Çoğu zaman CHP’li olmanın ötesinde “Has Partili” olarak tanımlanırlar. Başka bir partiye oy vermezler, ama partide kim güçlüyse onun yanında hizalanırlar. Güç el değiştirince ise hızla pozisyon alırlar. Bu davranış bir siyasi duruştan çok, matematiksel bir stratejidir: “Kim kazanıyor, kim düşüyor” hesaplanır ve ona göre hareket edilir.
Ne yazık ki, bu yapılar halkın gerçek meselelerine samimi bir şekilde eğilmezler. Onlar için önemli olan halk değil, kendi siyasi geleceğidir. Partiye, halka zarar veren bir lider bile söz konusu olsa, o lider güçlüyse yanında yer alırlar. Gerçeklerle yüzleşenleri dışlar, haksızlığa ses çıkaranlara cephe alırlar.
Halk bu yapıyı sevmez. Zaten onlar da halkı sevmez. Duruşları, sevgileri, nefretleri rüzgâr nereye eserse oraya savrulur. Güce göre konuşur, güce göre susarlar. Ama unuttukları bir gerçek var: Rüzgâr bile onları sevmez.
Kendi çıkarlarından başka hiçbir değeri olmayan bu kişiler, aslında kendilerini bile sevmezler. Ne bir inançları vardır ne de bir duruşları. Güce tapan bir zihniyetin taşıyıcısıdırlar. Güç sayesinde var olduklarını zannederler, ama o güç bir gün onları da unutur. Tarih, bu tür örneklerle doludur.
30 Haziran: Yeni Bir Kırılma Noktası
Yaklaşan 30 Haziran davası, bu fırsatçı yapıların yeniden sahneye çıkma ihtimalini barındıran önemli bir dönemeçtir. Her ne kadar dava partinin ve demokrasinin geleceği açısından kritik olsa da, bu yapılar için asıl mesele pozisyon bulmaktır. Dava sonucu ne olursa olsun, amaçları değişmeyecek: Yeni duruma göre hizalanmak.
Ancak Türkiye’de siyasi iklim artık değişiyor. Gerçekten halktan yana, samimi ve ilkeli bir duruş sergileyenler öne çıkıyor. Hesapsız olanlar, emek verenler, vicdanla yürüyenler kalıcı olacak. Şekilden şekile girenler, güce göre yön değiştirenler ise –taptıkları o güç tarafından bile– bir bir terk edilecek.
Çünkü artık halk uyanık. Samimiyetin gerçeği ile sahtesini ayırt edebiliyor.
Kısacası; bu ülkenin gerçek sahipleri, güce değil vicdanına göre yürüyenler olacak.
“Nöbetçi fırsatçılar”a ise artık ne rüzgâr yetecek, ne de geçmişlerindeki sisli kulisler…
Hakan Erkan KARATAŞ Gazeteci, UHA Temsilcisi
